Monday, July 19, 2010

Soysuzların Terör Açılımı

Murat Çulcu'nun, bu gün , geçen haftanın değerlendirmesini yaptığı Ulusal Kanal'da canlı yayınlanan konuşmasını yine sizler için yazıya geçirdik. Murat Çulcu öyle açıklamalar ve değerlendirmeler yapıyor ki sizin de içiniz cız edecek! İçiniz yanacak! Ama daha da önemlisi gözünüz açılacak!
Murat Çulcu Anlatıyor:

Habur Açıklamaları
Geçen haftanın en önemli konularından biri Hatip Dicle’nin verdiği ifadede söyledikleri. Avukatı bu konuşmanın mahkemede yapıldığını, imaj olarak böyle bir anlayışın çıkabileceğini söylüyorsa da Hamit Dicle malûmu ilân etti. Hepimiz o zaman olanları gördük.
(Konuyu bilmeyenler için Hatip Dicle’nin söylediklerini yazıyoruz:
KCK operasyonunda tutuklanan eski DEP’li Hatip Dicle, mahkemede şok açıklamalar yaptı: “Bakan Atalay, 15 Ekim’de Türk’le görüştü ve ona “Müsteşarımı Diyarbakır’a gönderdim. Hakim ve savcılar ayarlandı. PKK’lılar geldiği gibi geçecek” dedi. )
Burada hukuk bir yanlış yapıyor, daha da ilginci hükümet yanlış yapıyor…Hatip Dicle’nin yaptığı açıklamada itham ettiği kişi İçişleri Bakanı. İçişleri Bakanlığı değil…Yani bu suçlama bakanla ilgili, bütün bir teşkilâtı suçlamıyor. İçişleri Bakanlığı denince başındaki Emniyet Genel Müdürlüğü’nden, Habur’daki en rütbesiz polis memuruna kadar teşkilâttan bahsetmiş olursunuz...Dolayısıyla normal şartlarda açıklama yapması gereken şahıs içişleri bakanlığı makamındaki zattır. Bunun yerine meseleyi kurumlaştıran açıklama geliyor. Bakanın hukuk adına yargıçlar adına güvence verdiği iddiasına İçişleri Bakanı kendi imzası veya kendi sesiyle bir açıklama yapmalıydı.
Bu arada Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı da açıklama göndermiş. Bırakın da bakan açıklasın. Bu kadar politize olmanın bir anlamı yok, bırakın da siyasiler konuşsun...
CHP Gensoru Veriyor
Habur açıklamasıyla ilgili CHP Genel Başkanı çok ağır, yenir yutulur olmayan bir açıklama yaptı. Hem İçişleri Bakanı ,hem de Başbakan için gensoru vereceklerini açıkladı.
Gensoru şu bakımdan çok önemli: Zapta geçmiş bir ifadeyle hareket edilecek....Elde hukuki bir belge var. Hakkında böyle bir dosya açılmışsa bu mecliste yapılacak gensoru konuşmalarının hepsi AKP için açılmış dosyaya girecek, tüm bu konuşmalar belge olacaktır...
Medya Artık Başıbozuklar Toplumu Olmuştur
Basit bir şey söyleceğim. Bunlar eğer otuz yıl önce olsaydı Habur Dosyası diye bir yazı dosyası hazırlardım. PKKlılar’ın nasıl geldiğini ,işin PKK- DTP yanını, bu iş için Ankara’da mesai harcayan siyasetçileri, adli mercileri, kolluk güçleri tarafını, Habur mahkemesini, mahkemenin perde arkasını, Diyarbakır yürüyüşünü...en az bir haftalık yazı konusu yaparak hazırlardım.
Dün Deniz Baykal’ın konuşmasının iç yüzünü 4-5 televizyon kanalından, ordan oraya geçerek ancak öğrenebildim...Ana muhalefet liderinin neler söylediğini tam bilemiyoruz. TV’ler vermiyorlar. Belli ki uzun bir konuşma yapmış. Diyor ki:
“Eğer böyle bir şey yapılıyorsa Silivri mahkemesini nereye koyacağız? Bunlar buraya tayin ediliyorsa adalet siyasallaşmıştır. İşte bunlar kanıtıdır, “diyor..
Türkiye’nin Geleceği
Bunlar çok ciddi konuşmalar., Türkiye’nin bugünü ile ilgili değil, bekâsı, geleceği ile ilgili konular...Hukuk devleti olup olmadığımızla, bir vicdan devleti olup olmadığımızla ilgili konular...
Başbakanı geçen gün dinledim. Bir açılış yapıyormuş.”Beş kanal beni verdi, öbürleri vermedi diyor. İkisi de yarıda kesti diyor.Neredeyse her televizyonun masasına bir AKP’li oturmuş...
İçim Cızlayarak Okudum.
İstanbul’da oturan bir Amerikalı, bir mektup yazmış.(Murat Çulcu’nun sözünü ettiği mektup makaleler sayfamızda Türkiye Tehlikede adı altında sitemizde yayınlandı http://www.bhaber.net/haber/1440-turkiye-tehlikede.html )
Türkiye’de oturan bir Amerikalı Obama’ya bir mektup yazmış. Türkiye’yi nasıl anlatıyor, olanı biteni nasıl biliyor, yerin dibine geçerek okudum...Bunu yazan Amerikalı adına , bunları yazana hayran oldum.
Siyasileri çözmüş...
Türkiye açmazlarını çözmüş...
Türkiye’nin nereye gittiğini çözmüş...
Türkiye’de yaşanan dramı çözmüş...
Türkiye’deki dramı yazıyor!
Türkiye aklını kaybetti diyor!
Türkiye vicdanını kaybetti diyor!
Bu yazıyı bir yerde bulup okuyun!
Hoş Espriler Dolaşıyor Ortalıkta
Olaylar ne kadar acı olsa da insanlar boş durmuyor. Yaseminle (Yasemin Çongar)kocası(Meysin) “Asimetrik Savaş Kursu açıyorlarmış, kurmaylara ders vermek üzere kayıtlara başlamış. “Asimetrik Savaş nasıl yürütülür? Karşı tedbir nasıl alınır?" konularında ders vereceklermiş...
Bir de Kanuni’nin Kılıcı esprisi var. Bununla ilgili Şah Baba’nın gözü, Vahdettini’in gözlüğü...konuşuluyor.
Kanuni’nin Kılıcı!
Genelkurmay kapısındaki Kanuni’nin Kılıcı bana şu çağrışımları yaptı.
Kanuni‘nin Kılıcı olayına tarihsel boyutuyla girmek istiyorum. Kanuni bizim tarihimizde Kanuni Sultan Süleyman olarak geçer. Muhteşem Süleyman olarak değil!
Rivayete göre ilk defa Musevilere kan iftirasıyla ilgili fermanı yayınlatan ve uygulayan padişahtır. Kan iftirası atılıp Musevilerin malının mülkünün yağmalanmasını ve onların öldürülmesini önleyen yasayı yayınlatan kişi. Bu yasayı uygulatan kişi...
Kanuni Sultan Süleyman’ı Musevi milleti çok derinden saygı duyarak seviyor. Musevileri’in ona muhteşem demesi o günlerden bu güne gönderme.
O devrin çok tanınmış küresel bankerlerinden birinin eşi Musevi Vender’dir. Venedik’te yaşıyor. Hiristiyanım diyen bu kişi gizli musevi olduğu gerekçesiyle hapse atılıyor. Kanuni’nin doktoru da Yahudi Moşe Hannon’dur. Onun telkiniyle Kanuni Venedikten bu kişinin serbest bırakılmasını istiyor. Bu kişi İstanbul’a geliyor. Tekrar hıristiyanlıktan museviliğe geçiyor. Küresel bankerlik ellerinde. Saray üzerinde bunlar bir baskı kuruyorlar. Hürrem Sultan’a da musevi soylu derler,yani annesine.
1558-59 yılında ilk defa Tiberya’da yani bugünkü Filistin’de Museviler’in koloni kurması, yerleşmeleri için padişah izin verir...
Muhteşem Süleyman yani Salomon!
Ben bunu çok ciddi bir kaynaktan öğrendim. Moşe Sevilla Şaron’un yazdığı bir kitaptan. Bu kitap İsrail informasyon bakanlığının bastırdığı bir kitap. Yani resmi tarih kitabı. Muhteşem Süleyman’ın adı da Salomon!
Bunları niçin anlattım?
Genel Kurmay Başkanlığı kapısındaki kılıcın sahibi böyle bir padişahtı. İlker Başbuğ Paşa Genel Kurmay Başkanı olmadan önce münafıklar vakit gazetesinden başlayarak pek çok yerde salomon tapınağında yani bu tapınağın bir parçası olan ağlama duvarında fotoğraflarını çekmişlerdi.Zülüflü bir Yahudi’yle de fotoğrafını...Ağlama duvarında Yahudiler” Yok mu dul kadının oğluna yardım eden!” diye dua ederler.
Büyük BOP projesinin başlangıç noktasında Kanuni Süleyman’la İsrail’in imzası vardır.
Bop’un Neresindesiniz?
Biz hep sorduk.Biz her terör olayından sonra sorduk:
BOP’un neresindesiniz?
İçinde misiniz? Dışında mısınız?
Şimdi siz BOP’u destekliyor musunuz? Desteklemiyor musunuz?
Şimdi BOP’u desteklemiyorsanız:
Askerine çuval geçirilmesini kabul etmeyeceksiniz!
27 Nisan’da babalanıp sonra, Dolmabahçe’nin ön kapısından girip arka kapısından başka türlü çıkacaksınız!
BOP masadaysa Türkiye tehlikede demektir!
Bu projeye karşıyım sonuna kadar savaşıyorum demediler. Bu soruların cevabını hiçbir zaman net olarak alamadım.
Bu projeye en azından okey vermişlerdi. Teskerede tavırları belirsiz kaldı. En azından BOP’a olur vermişlerdi.
PKK Lejyonerlerin militanlarıdır demedikleri için arkasında Amerika olan BOP’un bir ayağı Ankara’dadır. Bop’un arkasında siyasal çözüm vardır.
Son üç genel kurmay başkanlarının zafiyetleri vardır.
Hilmi Özkök zamanında iki olay olmuştur.
1.Subaylarımızın başına çuval geçirildi.
2.Hocam hitabıyla şiir gibi bir ilişki kuruldu...
Büyükanıt’ta ise
1.Kuzey Irak’a yapılan harekâta bir hafta sonra apar topar son veriliş. Askerin büyük bir zûl içinde Türkiye’ye geri dönmesidir.
2.27 Nisan bildirisinin ardından Dolmabahçe dönüşü.
Günümüzde ise TSK hakkında her türlü asimetrik savaş yapılmasına karşı aciz kalınması. Asimetrik bu savaşta 9 subayımızın intihar etmesi ve hâlâ sabırlarının taşmaması...Sabrımız taşıyor denmesi. Zımmen demek ki Genel Kurmay Başkanlığı bize bunları yaşatan odakları biliyor ve onlarla anlaşma halinde... Yani benim sabrımı taşırmayın demekle, konuşmamakla örtülü bir destek veriyorsunuz.
Bu şuna benziyor. PKK’nın müttefimiz dediğimiz ABD tarafından kollanmasını tam 30 yıldır kollandığını bize açıklamadılar. Sakladılar.
Bunları söylerken utanıyorum. Vicdanım kanıyor ama söylemek zorundayım. Askerimize çuval geçirilmesinde bir Tv programında Doğan Güreş’e sordular. Sizin zamanınızda olsaydı ne yapardınız? Dedi ki: Vurun, derdim. İşte bunu söylenmesi lâzımdı. Kuzey Irak’a girildiğinde o işlerin elebaşlarını tutup atmaları lâzımdı. O zaman milleti arkalarına alacaklardı
İlker Bey Döneminde olanlar:
1.Türkiye’deki çok ciddi ve tartışmalı PKK baskınları...
2. Çok ciddi biçimde tartışılan Silivri davalarında çok önemli Türk Silâhlı Kuvvetleri mensupları yer aldı...
3.TSK’ya karşı her türlü asimetrik savaş yapılıyor. Bu savaşa karşı aciz kalınıyor.

Bu İşlerin Başlama Noktası
Bizim çok onurlu Genel Kurmay Başkanlarımız olmuştur.
Kırılma noktası Necip Torultay olayıdır. ABD’nin istekleri doğrultusunda Türk Ordusunu Irak’a sokmamıştır. Doğan Güreş de öyledir. 1995 ‘e kadar böyle gitmiştir. Sonra Muavenet gemisi olayı ve çuval olayı gelmiştir...
Son üç Genel Kurmay Başkanı çok önemli kazanımlar elde etmişlerdir. Türk Ordusu’na güveni yüzde altmışa düşürmeyi başarmışlardır. Savaşmadan Türk Ordusu’nu yendirmeyi başarmışlardır.
Söyleme değil, eyleme bakmak lâzım
Öz başka, söz başka oluyor. Kurmay Albay Berk Erden’in cenazesinde Deniz Kuvvetleri Komutanı sayın Uğur o konuşmayı yapmasaydı sayın Genel Kurmay Başkanı acil olarak Gölcük’e gitmeyecekti.Ve artık konuşmazsam olmaz demeyecekti...
Oramiral Yiğit’in konuşmasının arkasından Habur örneğini vermesi aslında bu işlerin MGK kararıyla yapıldığına dikkat çekmekti. Kararın altında MGK’daki askerlerin imzası vardır.
Bu konuşmadaki tek hata konuşmanın camide yapılmasıydı. Kuvvet Komutanlarının sabrı, duygusu yoktur. Akılla hareket ederler.
Başbuğ, MOSSAD,CİA, Rus , İngiliz gizli faaliyetleri hakkında, sivil bürokrasi, askeri bürokrasi , siyasi faktörler konusunda namütenahi bilgiye sahiptir.
BOP projesinde büyük bir işbirliği vardır
BOP’un içine Bosna –Hersek’i, Kosova’yı, Yunan krizini, Bulgarı da içine koyun. Buna bir de önemli gelişmeleri ekleyin..Ukrayna’da yapılan son seçimde Amerika’nın yediği darbeyi, bizdeki nükleer silâhlarını, Romanya’ya yerleştirecekleri füzeleri ekleyin....
Bizim Değerlerimiz
Toprak bütünlüğümüz.
Millet bütünlüğümüz.
Dil bütünlüğümüz.
Bayrak birliği altında yaşamamız.
Bağımsızlığımız...
Bağımsız değilseniz, o zaman zaten bizim hiçbirşeyimiz yok demektir.
Eğitim oranı niye indi?
Sabrımız taşıyor konuşmasının diğer bölümlerine fazla dikkat edilmedi. Askeri eğitim yüzde elliye indi diyor.
Niçin?
Eğitim vermemek niçin?
Felsefe yapacağınıza gidin subaylarınızı eğitin demezler mi size?
Sizin devr-i komutanınızda güneydoğuda trafik kazalarında kaç vatan evlâdı şehit oldu? Kaç vatan evlâdı elinde silâhını doldururken şehit oldu? Bombayı verirken patlattı?
Niçin, eğitim vermediğiniz için mi?
Aslında bunları söylememek lâzım...Kurumsal olarak yaralamak istemiyorum.
Ama açın bakın Ahmet Altan neler diyor. Dediklerini herkes okuyor. Bunların söyledikleri benim içimi kanatıyor!
Son Sözler
BOP’a evet diyenler terörle mücadelede aciz kalırlar.
Benim Genel Kurmay Başkanım ABD’nin eğitim sistemiyle övünecek(!) Amerika’yla iilişkilerimiz mükemmel demiyor musun?
Ciddi bir revizyon gerekiyor. Adamların istediği de bu!
Silâhlı Kuvvetler yerine Nizam-ı Cedid askerini koyalım diyorlar!
Bunlara bu kozu niye veriyorsun?
Sizin niyetiniz ne?

Murat Çulcu’nun konuşmasını canlı yayından derleyen:
Feza Tiryaki, 16 Şubat 2010
Kaynak

Saturday, July 17, 2010

Ergenekon Nedir?

Ergenekon Efsanesi

Belgeleriyle Tayyip Ozel Orgutu

Arslan BULUT ustadımız yazmış olduğuna göre artık bizim de açıklamamız farz oldu. Sarkozy, Berlusconi, ve Tayyip'in suları ısındı. KOntrol edemediği ülkesine NATO'yu çağırma planları yapan ve deliğe süpürüleceği günü bekleyen bir zavallının son günlerine şahit oluyoruz...


Türkiye’nin gizli Mason Locası!

İtalya, “ihalelerde usulsüzlük, siyasi nüfuzu kötüye kullanmak ve yüksek yargıyı etkilemek” amacıyla kurulan gizli bir örgütlenmenin ortaya çıkarılması ile çalkalanıyor. Soruşturma sırasında dinlenen telefon kayıtlarına göre örgüt üyeleri, Başbakan Silvio Berlusconi’den “Sezar” diye bahsediyor..
Berlusconi iddiaları reddediyor ve “Ortada, beni ve hükümeti hedef alan utanç verici bir kurgu var. Sandık sonuçlarını yargı yoluyla tersine çevirmek istiyorlar” diyor.

***

İddialar ve Berlusconi’nin cevabı, bana sanki bir yerlerden kopya çekilmiş hissi verdi.
* Türkiye’de ihalelerde usulsüzlük var mı?
* Siyasi nüfuz ile devletin ve ülkenin bütün imkanlarının yandaşlar arasında pay edilmesi, bu arada belirli bir hissenin emredilen adreslere bağışlanması var mı?
* Yüksek yargıyı etkilemek için gizli veya aleni müthiş bir mücadele var mı?
* Türkiye’de de yüksek yargıçların, savcıların, generallerin, subayların, gazetecilerin telefonları dinleniyor mu? Bu arada Başbakan’ın telefonları da dinlendi mi?
* Ümraniye soruşturmasının birinci iddianamesinin eklerinde ve 31’inci dosyada, Tayyip Erdoğan hakkında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Başbakan Bülent Ecevit’in izni ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın emri ile mülkiye başmüfettişi Candan Eren tarafından hazırlanan “çok gizli” ibareli bir rapor var mı?
* Raporun sonuç bölümünde “Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi ve sosyal bir görüşten kaynaklanan bir amaçla cürüm işlemek için devasa bir teşekkül oluşturduğu ve bu teşekkülün liderliğini, Belediye Başkanı seçildiği 01.04. 1994 tarihinden 06. 11. 1998 tarihine kadar fiilen ve aktif bir şekilde, söz konusu tarihten bugüne kadar ise perde arkasından sürdürdüğü” diye bir ifade var mı?
* Erdoğan ile birlikte, bugün bazıları bakan olan ekip arkadaşlarının Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne verilmesi istendi mi?
* Bu tür iddialar karşısında Türkiye’nin Başbakanı da “Millet iradesini hazmedemiyorlar” diyor mu?
l Berlusconi zaten bir Medya Sezarı idi. Şimdi ülkesinin Sezarı oldu. Yandaş basının gelişimini göz önüne getirirsek hemen hemen aynı durum Türkiye’de de söz konusu mu?
H H H
Bütün bu soruların cevabı “evet”tir.
İtalya 1981’de P2 Gizli Mason Locası skandalıyla sarsılmıştı. P2 skandalına karışmış kişilerden biri olan 78 yaşındaki Carboni’nin, şimdi P3 adı altında yeni bir gizli örgütlenmenin elebaşısı olduğu iddia ediliyor. Örgütte, iş adamları, siyasetçiler ve bazı yargı mensupları bulunuyor.
Türkiye’nin Gizli Mason Locası, P2’si yok mu?
Geçmiş hükümetler döneminde de bankaların içi, sahipleri tarafından boşaltılmadı mı?
Yine ülkenin holdingleri, gelirlerinin büyük kısmını kendi faaliyetlerinin dışındaki alanlardan elde ediyor. Buna faiz geliri diyorlar ama Afganistan-ABD arasındaki uyuşturucu güzergâhlarından biri bu topraklardan geçiyor ve iki trilyon dolarlık pastanın yüzde onu olan 200 milyar doları kaç ailenin götürdüğü bilinmiyor gibi davranılıyor.
Afganistan ve Irak’ı işgal altında tutan ABD ise Cundullah adlı örgütü kullanarak, uyuşturucu güzergâhını karıştırıyor! Zaten bombalı eylemi yapan örgüt, Belucistan’ın İran’dan koparılması için CIA desteği ile çalışıyor.
Bütün bunlar bana, sadece uyuşturucu ticaretinin değil dünya üzerindeki büyük yolsuzlukların da birbiriyle bağlantısı olduğunu gösteriyor.
Hani Yoksulluğun Küreselleşmesi
diye bir kitap var.
Yolsuzluğun Küreselleşmesi de
yazılacaktır.





Tayyipin suclari